Kayıtlar

Alt Yüklenicinin Asıl İş Sahibinden Talep Hakkı Var Mıdır?

Asıl iş sahibinin alt yükleniciye karşı herhangi bir ücret ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Alt yüklenici ücret alacağının ancak kendisiyle sözleşme yaptığı ilk yükleniciye karşı ileri sürebilir. Alt yüklenicinin ücreti çok düşük tutulmuş olsa veya ilk yüklenici ödeme gücü olmadığı için hiçbir ödemede bulunmasa dahi hüküm bu şekildedir. [1] Yargıtay 15. HD. T. 24.11.2004 E. 2004/6653 K. 2004/6019 sayılı kararda; “Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Akdi ilişki davacı taşeron ile davalı yüklenici Halil arasında 12.07.2001 tarihinde kurulmuştur. Davacı ile davalı Necdet arasında herhangi bir akdi ilişki mevcut olmadığı gibi davacı böyle bir ilişkiyi de kanıtlamış değildir. Davacı ile davalı Halil arasındaki sözleşme, diğer davalı iş sahibi Necdet’i bağlamaz. Bu itibarla davalı Necdet hakkındaki davanın husumetten reddi gerekirken, onun da aleyhine hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” denilerek, taşeron ve asıl iş sahibi arasında...

Sizce çifte vatandaş olan bir kişinin Türk vatandaşlığına geçerken ad ve soyadının Türkçe ad ve soyadı ile değiştirilmesinden sonra bu kişinin eski yabancı ad ve soyadına geri dönmek istemesi ve buna istinaden dava açması halinde mahkemece ne şekilde karar verilmelidir?

Alman Vatandaşı iken, Türk vatandaşı ile evlenmek suretiyle Türk Vatandaşlığını kazanan bir kişinin, ad ve soyadı idari yolla değiştirilerek bu kişiye Türkçe ad ve soyadı verilmiştir. Bu nedenle çifte vatandaşlığa sahip olan kişi, pasaportunda Alman uyruğu olarak Alman ad ve soyadını taşımasına rağmen nüfus kaydında Türk ad ve soyadını taşıdığını, bu hususların gerek kendisi ve eşi için gerekse çocukları için karışıklık ve zorluk yarattığını ileri sürerek, ad ve soyadının vatandaşlığa girmeden önceki Alman ad ve soyadı ile değiştirilmesini talep ettiği dava yerel mahkeme tarafından reddedilmiştir. Bunun üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, 19.03.1996 tarihli E. 1996/2181 K. 1996/2777 sayılı kararı ile “Bu durumda davanın hukuki dayanağı, Medeni Kanun'un 26. maddesi olup, yasalara aykırı bir durum ifade etmeyecek haklı nedenin tesbiti halinde davanın kabulüne karar vermek gerekir. Mahkemece, her ne kadar davayı, nüfus müdürlüğü ile iddia makamının ileri sürdüğü mütalâaya dayanarak da...

Covid-19 Salgını Sebebiyle Hazırlanan 7226 Sayılı Kanun Kapsamında İş Yeri Kira Bedellerinin Ödenip Ödenmemesi

TBMM Genel Kurulu tarafından 25.03.2020 tarihinde kabul edilen, Covid-19 salgını nedeniyle hazırlanan 7226 sayılı Kanun metni 26 Mart 2020 Tarihli ve 31080 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 7226 sayılı yasa ile getirilen düzenlemelerden birisi de; 01.03.2020 ile 30.06.2020 tarihleri arasında, iş yeri kiralarının ödenmemesinin kira sözleşmeleri bakımından fesih veya tahliye sebebi oluşturmayacağına yönelik şu hükümdür: “ Geçici Madde 2: 1/3/2020 tarihinden 30/6/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz.” Bilindiği üzere kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Kiracının ve kiraya verenin borçları ile hak ve yükümlülükleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kiracının borçlarından biri de; kira bedelini öde...

Çocukların Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmasının Son Çare Olması İlkesi

‘ÇOCUK İÇİN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN YOKSUN BIRAKILMANIN SON ÇARE OLMASI VE EN KISA SÜREDE UYGULANMASI’ İLKESİ VE İÇ HUKUKUMUZ İLE İLİŞKİSİ Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 37/b maddesine göre; b) Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılmayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır. Bu sözleşme Türkiye tarafından 14 Ekim 1990 tarihinde imzalanmış, 27 Ocak 1995 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.  Anayasa 90/5’e göre; Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaş...

Medyanın Suça Etkisi

Aslında temel problem suçluluktan korunmadır. Suçluluğun çeşitli sebeplerinin mevcut olduğunu biliyoruz. Bu korunmanın ne şekilde olacağına dair görüşler bulunmaktadır. İnsanları günlük hayattaki her olay etkileyebilir. Suç ve suçlulukla etkin şekilde savaşmak, mücadele etmek için toplum yeterince eğitilmelidir. İletişim araçları da insanların davranışlarına etkili olmaktadır. Medyada birtakım sebeplerle suçlara yer verilmektedir. Özellikle şiddete yönelik suçlar günümüz Türkiye'sinde çok fazla artmış durumdadır. Bu suçların haber edilmesi hakkında bilimsel araştırmalar yapılmış, suç işlenmesine etkisinin ne olduğu ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Ancak bu sonuçlar pek de tutarlı değildir. Bu konuyla ilgili 4 teori bulunmaktadır: Uyarma teorisi:  Bu teoriye göre şiddet öğrenilir ve taklit edilir. Bazı edebi eserlerin  okunması kişiyi suçluluğa yöneltebilir. Filmlerin, romanların etkisiyle de bireyler suça yönelmektedir. Yan radyo ve televizyon insanların ruhsal durumunu etk...

Feminizm ve Hukuk

Resim
Feminizm; kadınlara erkeklerle eşit haklar ve fırsatlar tanınmasını,  kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını bunların yanısıra kadınların erkeklerden farklı olduğunu savunan sosyal, politik ve hukuki bir akımdır. Fransız Devrimi döneminde doğmuş, etkisini 200 yıl kadar sürdürmüştür.  Günümüze kadar hukuk hayatında kadınların önemli bir fonksiyonu olmamıştır. Hukuk hayatında erkeklerin görüşleri etkin olmuştur.  Hukuk düzeni kadına erkekle eşit şans tanımalı, bunun için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.  Feministler şu görüşleri savunur: Hukukun masculin (erkeksi) niteliğinin terk edilmesi için çaba harcanmasını önerirler. Kadınların hakları incelenmeli, korunmalıdır. Ceza hukukunda daha çok erkek suçlular model olmuştur. Oysa kadınların da psikolojik olarak değerlendirilmesi gerekir.  Doğum sırasında tehlike belirirse önceliğin ceninin değil, annenin yaşamına tanınması gerekir.  Yine kadın çocuk yapıp yapmama konusunda hür olmalıdır...

Fenomenolojik Hukuk Anlayışı

Fenomenolojik ne demek?  Görüngüsel.  Yani duyularla algılanabilen şeylerden bahsediyoruz. Bir felsefe terimi olan fenomenoloji 20. yyda ortaya çıkmış. Amaç metafiziği sona erdirerek somut yaşantıyı ön plana çıkarmaktır. Gerçekliğin sadece görünüşlerden ibaret olduğu şeklinde bir bakış açısı vardır. Bu akımın önemli temsilcisi Edmund Husserl'dir. ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Edmund_Husserl ) "Nesnelerin kendilerine dönüşü" olarak isimlendirilen Edmund Husserl'in fenomenolojik anlayışı somuta yönelmektedir, dönemin zihniyetine uygun şekilde gelişmiş ve çağdaş akılcılığın bir işareti olmuştur. Hukuk insani bir olaydır. Eski çağlardan beri hukukla insan arasında bir ilişki vardır. Bundan dolayı insanlar hukuku belli kalıplar şeklinde kavramışlardır.  Şöyle ki hukuk normlardan oluşur. Ancak hukuk normları felsefede 'olan' ve 'olması gereken' diye ikiye ayrılarak incelenir. Hukuk normunun ölçüsü nedir? Bu ölçü belirle değer yargılarına bağlanabilir....